EAB-Hoşgeldiniz-EAB

10 Aralık 2010 Cuma

AMEMUS'U ANLAMAK VE ANLATMAK


AMEMUS’U ANLAMAK VE ANLATMAK
 Aslında yaklaşık bir haftadır bekliyorum bu konuda bir şeyler yazmak için.Nedir bu konu? Sayın Şükran Moral’in Amemus isimli performans gösterisi bahsetmek istediğim. Olayı bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim okuduklarımdan ve sanatçının yaptığı açıklamadan öğrendiklerimle.147 izleyicinin davet edildiği bir gösteride kırmızı tüllerle betimlenmiş bir hol sonunda yatakta çıplak bir kadın bekler.Bir süre sonra kadınımızın yanına Şükran Hanım gelir ve sevişmeye başlarlar.Aynı anda iki kamera ve fotoğraf makineleri çekime başlar.Gösteriyi yarım bırakanlar, boş boş bakanlar ve sevemeyen kişilerden oluşan topluluk pekte iyi yorumlar da bulunmamış açıkçası ama sanatçının yaptığı açıklamadan aslında yaptığının hem modern sanat anlayışına paralel olduğundan hem de ciddi bir mesaja sahipliğinden bahsedilebilir.
Biz bunu istiyoruz sanat bize istediğimizi veriyor
 Peki terbiyemizi bir Amemus mu bozdu? Yoksa milenyum kültürü yeni hissediliyor da onun bir rahatsızlığı mı var? Olmadı filmler de çekilen yalanın, şarkılarda ki sözlerin, bilinçler de ki isterikliğin yansıması rahatsız etti birilerini.Daha doğrusu birileri içlerinde ki sapkınlıkla karşılaşınca bunu kabul edemedi.
 Tek elle kopça çözüp zor olan kızları yiyen, amcasının eşiyle yatan, tecavüz görmek için diziler izleyen sanat meraklısı bunları yapan sanatçı da Sayın Şükran Moral mi sanatçı değil?Halk bunu isterken sanatçının görevi halkı doyurmak değil mi?
Sonuç
 Şükran Hanım bu performansında bize sarılan, öpüşen bir çift gördüğümüz de onlara porno film izler gibi izlememizi eleştirmiş.Bize sanki seks yapmıyormuş gibi yaşamamamız gerektiğini biraz uç örneklerle anlatmış.Bu yönüyle bu performans bir lezbiyen ilişkiden öte bir mesajın çevresine örtülmüş surdur.Görülmesi zor bir sur.Kimine göre kalın kimine göre ince şeffaf bir sur…

EAB(Alef)

1 Eylül 2010 Çarşamba

Ne güzel affediyorsunuz?

 Ne güzel affediyorsunuz?
 Referandum nelere gebe kaldı böyle.Tabi dört bir yandan tecavüz edilince kendisine en tenha sokaktan en kalabalığına bulanıklaştı o saflığı.İnsanlar bilmiyor ki göremiyor ki bu bulanıklıkta saklı olan gerçekleri. Her neyse klasik maddelerden bahsedin mevzusuna giresim hiç yok.Anlatmak istediğim şu af olayının saçmalığı.
 Dün sabah gazetelerde bir tecavüz vakası okudum.
 Baş rolde Rahşan affıyla serbest kalmış bir katil vardı…
 Bir afla ödüllendirilmiş orta yaşlı mı desem genç mi desem bir adam…
 Bu af olayını ben anlamıyorum arkadaşım! Kim kimi ne hakla affediyor. Şimdi kendini bilmez biri canice suçlar işleyecek zaten ite kaka işleyen hukukumuzda zar zor ceza alacak ve sen bunu affedeceksin.
 Bu adam/kadın birinin kızına/oğluna tecavüz edecek,öldürecek,gasp edecek,kaçıracak kısacası can yakacak ve sen çıkıp bunu affedeceksin. Kusura bakmayın ama bu yetkiyi kimden alıyorsunuz? Suçlu denilen arkadaş size bir zarar vermedi ki siz kim oluyorsunuz da zararı gören kişinin yerine onu affediyorsunuz. O ana o ağabey o dost o eş peki sizi affedecek mi? Siz bunun hesabını verebilecek misiniz? Üç beş kişinin oyunu toplamak için binlerce kişinin ahını alıp gönlünü kırmayın.
 Unutmayın ki bu genel af sevgilisi için oğlunu öldürüp tarlaya atan kadını…
 Münevver karabulut’u canice öldüren katili…
 Doğuda polise silah çekeni,asker öldüreni…
 Belki beş yıl sonra sizin canınızı yakacak kişiyi de sokaklara salacak…

 Affetmek Allah’a mahsustur…
 Oy için affedenler karanlığa mahkumdur…


 EAB(Alef)

23 Temmuz 2010 Cuma

Tanrı'nın düşü

Bir düş kurdu tanrı
Cennetin arka bahçesinden
Hüznü tefrikalar halinde yayınladı
Son sayısında öldürdü başkahramanı
Karambolde doğdu insan
Ve doğuş hep bela ile anıldı
Son sayıda geldiği için insan
Başkahramanı hiç tanımadı
Bir düş kurdu tanrı
Cennetin arka bahçesinden
Düşüne itafen yarattı Mecnun'u
Koşsun diye Leyla peşinden
Ve bilerek kavuşturmadı aşıkları
Havva ve Adem haricinden
Son tefrikada öldü başkahraman
Ondan okunmadı esamesi aşkın...

EAB(Alef)

28 Haziran 2010 Pazartesi

Kurumuş yapraklar ve sonbahar esintisi ve şairin dediği gibi keşke bu sebepten sevseydim seni

 Son bahar esintisi sarmış yine odaları
Sen mi geçtin evimden
Yatağımda ıslak bebek kolonyası var
Yatmadan önce mi sürdün
Çarşafa bulanmış

Saatler kurumuş yapraklar gibi gösteriyor zamanı
Yoksa saçların dolanmış akrebe ondan mı
Siyah akıyor zaman
Saat altıda doğuyor da güneş
Altıdan önce mi batıyor
Sen saçlarını da alıp gidiyorsun
Her sabah ötmeden kalbim
Dediğim gibi kapkara akıyor da zaman
Saçlarından mı yapraklardan mı

Düş taneleri dizilmiş inci kolyene
İmitasyondu inciler boynunda
Düşlerinde mi öyle!
Bir bulut gibi kokuyor gerdanın
Düşlerinde öyle!
Dokunduğumda yükseliyor gözlerine
Alçak hava basıncın
Yağmurlarla dönüyor dünyama
Bir daha yağmamacasına

İçten içe esen yelin
Serinletiyor beni
Şairin dediği gibi
Keşke bu sebepten sevseydim seni…


EAB(A
lef)

27 Haziran 2010 Pazar

Sorgusuz ve İki Sualsiz

Saklı arka bahçede sorgusuz.
Ve sualsiz bir adam var başında katilin
Bahçe ufak bir ampül ile aydınlanmış
Sigara içmiyor iyi polis
Kötü polis ise o kadar kötü ki
Bahçesinde ot yetiştiriyor

Biri geçerken selam çakıyor polislere
Ama elleri kelepçeli kaldıramıyor tam başına
Gülüp duruyor sorgusuz
Ve sualsiz polislere
İyi polis neden güldüğünü sorarken
Kötü polis gülme lan diyor

Korkmuyor sorgusuz
Ama sorulabilecek soru yok
her şeyi kabul ediyor
Bitsin şu çile senelerce yatarım diyor
İyi polis tutuyor ensesinde
Lan it diye bağırıyor
Kötü polisin içi acıyor
O anda güp sesi başı masaya sürtüyor sorgusuzun
Canı yanıyor belli inlemelerinden
Yeni gelinin çığlıkları gibi
Acıyor kötü polis
Bahçesine uzanıyor çaktırmadan
Bir dal koparıp otu yakıyor ama ucunu
Dayıyor burnuna
Kafa güzel sorgusuzun

Selam çakıyor geçen biri
Elleri kelepçeli
Ot kokusunu duyuyor 
Belikli onunda kafa güzel,gülüyor …

EAB(Alef)

20 Haziran 2010 Pazar

Topraklarında Savaş Var

Geçmez artık ayaklarım ezdiğin topraklardan
Farklı bayraklarda yaşar sensiz bedenim
Ruhumun milleti bir olsa da
Vatanında anılmaz adım
Belki özlersin de o zaman
Hatırlarsın hikayemi

İşgal altında kalmış dün gece tenin
Özgürlük için yudumladığın kadehler
Başka bayrak altında sonun olmuş
Bağırmışsında duymamış kimse
Yıkılmış kurduğun son devlette
Tarihte kitaba konu olmuş…

Katledilmiş bütün halkın
Gururun beklide soykırıma uğramış
Ama
Gönlünün büyükleri çözüm bulamamış
Teslim olmuş,düşmüş kalen

Şimdi bu öfke uyandırdı beni
En güvendiğim askerimle geldim sana
Belki açarsında kapılarını diye
Yüklenmedim o kadar sert
Himayesine girmişsinde onun
İzin vermemiş kurtulmana
Güçlenmişsinde o kanatlar altında
Hala kirlisin…
Dikkat et sevdiğim
Bugün bayraklarım iner topraklarında da yarıya
Belki özlersin de o zaman
Hatırlarsın hikayemi…



EAB(Alef)

17 Haziran 2010 Perşembe

Son Günler



SON GÜNLER
 Hafif bunalmış bir atmosferim var. Kaynağını bulamadığım bir sis arkasında kalmışım.Bu sefer bulutlar benim değil ve kara.Kısacası başkasının kara bulutları çökmüş üstüme.Son günler bu son günler hayatın hani o sonsuza giderken alınan limitlerine benzeyen son günler…
 Bu son günler hiç çekilmiyor. Birde üst üste gelirlerse daha bir bunaltıcı oluyor. İşte o zaman sarıyor sizi kaynağını bilemediğiniz bulutlar.
 Bölüm 1’i YGS olan sınav maratonun Bölüm 2.a’sı bu cumartesi. Ayrı bir karamsarlık istiyorsanız ve düşüncelerinizin berraklığı sizi duru görüye kadar götürdüyse emin olun bir kez bu sınavı denemelisiniz hayatınız hiç olmadığı kadar adrenalin dolu, hiç olmadığı kadar inişli çıkışlı geçecektir. Hatta bu stres size sevdiklerinizi kaybettirip yeni bir hayat yaşamaya teşvik edebilir, maraton sonunda intihar için sebep bulmanıza yardım edebilir.
 Son günler ve o kadar zor günler… Yaz tatiline girmektir öğrenci için kışın bitişi. Yılın temmuzu, haziranı derecenin 30’u 40’ı fark etmez. Çünkü resmiyet kazanmalıdır yaz. Belki de bundandır karnesinde tekrarı senenin tescil edilmiş öğrencinin buruk sevinci. İşte bu sene bu buruk sevinç yok bende belki lise hayatımın ilk teşekkürüyle dört yılı bitirmem beklide o lanet GAL’dan kurtuluşumdan. Olmasa da bir burukluk son günler isimli genel sıfatın stresi sıkıyor içimi. Olur ya aksilik korkusu işte o var bende. Ne olabilir diye sormayın cevap ise yok bende. İşte sıkıntı+stres son günler fobisini oluşturmaya başladı bende.
 Birde mesaili yaşamın bitip özgür hayatın başlayışı var ki bu sıkıntı mutluluğun arkasına en iyi gizlenenidir. Öyeledir ki en güleç anınızda sizi anaç insanlara muhtaç eder. Uyanırsınız sabah on birde duş-kahve-yemek derken bugün ne yapıyordum dersiniz bir ajanda ve ya blok not arar gözleriniz. Beyniniz bilir iş güç olmadığını ama inanmaz inanmanızı da istemez.İşte unutmadığınız bir şeyi unuttum mu diye düşünmek bu güzel günün hevesini baltalayan gelgittir.Gelen ama gitmeyen bir düşüncedir aslında gelgitten öte.Çünkü bu beyin çatışması gün boyu farklı yerlerde başka şekillerde sürecektir.Bu sebepten geç başlaması çok önemlidir.Tavsiyem(bana ait bir çözümdür) geceden yarın bir aylak taklidi yapacağımdan işim gücüm yok ileriye dair de bir plan yapmadım diye not alın.Böylece hayatı ne kadar boş geçirdiğinizi görüp dolu mu geçekti acaba telaşından kurtulursunuz.Her neyse işte bu karambole giriş içinde son günlerim…
Bu son günler en zor günler…

 Sevgilerle büyüklerim için saygılarla…


EAB(Alef)