EAB-Hoşgeldiniz-EAB

13 Şubat 2010 Cumartesi

Yazmak Zor Değil


Para kazanamadığınızda kimsenin gülünç olduğunuzu düşünmediği tek iş yazmaktır...


Jules RENARD

Yazmak için duygu gereklidir...
Yazıların mimarı bir insan değildir kağıt ve kalemin onun malzemesi olmadığı gibi.Yazmak için taslaklar ve bazen birikimlerde yetmez.Bazen düşünmekte yeterli olmayabilir.
Duygu seli der kimileri.Bir volkanın patlaması gibi.Coşar ya masum kalp.Önce ruhu sonra beyni ve bedeni hapseder.O zaman istemesenizde elinize bir kalem tutuşturulur.Nerden geldiğini bilmediğiniz bir kağıt önünüze düşer.İşte ozaman yazmanız gerekir.Çünkü o anda bedenen sıfırsınızdır.Yaptıklarınızı ve yapacaklarını çekilmiştir terazilerin uçlarından.Günahlar ve sevaplar terketmiştir sizi.İlk günkü gibi beyaz ve temizsinizdir.
O anda özlersiniz geçmişi.Anlarsınız karşılamanız gereken beklentileri.Sevmeniz gereken insanları birden seversiniz.Hatta o kadar abartılır ki sevmemeniz gerekenleri de seversiniz.

Yazmak için susmak gereklidir...
Yazarken ihtiyacınız olan tartışmak,bilgi paylaşımı yapmak değildir.Onlar bir masada duran kalemlikler olabilir.Oysa kağıda yazan kalemlerin ta kendisidir.Mesele o kalemler ulaşmaktır.
İçinize attığınız dertlerdir yazdıklarınız.Eğer içiniz bir yayla kadar geniş ve açıksa ozaman yazamazsınız.Çünkü yazmak onların bilemediklerini,duyamadıklarını,yaşayamadıklarını onları,kağıdın içine atarak yaşatmaktır.
Oysa konuştuğunuzda herşey duyulmuştur ve inanın siz rahatlamışsınızdır.Ahmet Haşim gecelerin prensi...O melankolik bir yazardı.Yok olmuş gerçeklerini içinde büyütürek hep gömdü.O gömdüklerini gün geldi şiirleriyle,gün geldi hikayesiyle bize bıraktı.Hiç düşündük mü?Acaba Ahmet Haşim bize neleri anlatmadı.
O kendisini içine kapattığında neleri anlatmak istedi ama başaramadı.Ahmet Haşim neden yazdı.Peki Ahmet Haşim neden Ahmet Haşim!?
Tek ve net bir cevap var...O sustu.Kalemleri konuştu.

Yazmak için yaşamalıdır,görmelidir...Hayaller beslemelidir...
Her yazar yazdıklarına bir “ben” eklemelidir.Eğer bir yazıda yazar yoksa okuyucu kendisini unutulmuş hisseder.Çünkü yazarlar okuyucunun kendisi olmalıdır.Yazar yoksa okuyucu hiçe sayılmıştır.
Thomas Bernhard...O hastane hayatının kralıydı.Kralı olmasa bile saray ahalisinin önde gelenlerinden.Neden peki?Neden o?Yaşadı.Yaşarken kendisinin yaşadığını hissetti.Hastanelerde geçen hayatını boşa savurmadı belki hastalığı sevdi.Yazmayı ona bir tutku haline getiren hastaneler onun ibadethanesi olmuştu.Edebiyat bir dindi çünkü.O ise bu dinin din adamlarından bir tanesi.
Horace McCOY.Atlarıda vururlar isimli bir şaheserin sahibi.Bilmeyenimiz yoktur o kitabı.Filimleri çekildi,gazetelerde eleştirileri hep olumluydu.Kitapta sattı hani.
Oscar’ı ise filmi topladı.
Neden?O orda Amerika’yı yaşadığı gibi anlattı.Kendiside ordaydı,sevdiği kadında,insanlarıda.

Edebiyat bir dindir...Yazmak ibadet etmek...Yazarlık ise bu işi başaranların yaptığı din adamlığıdır...İbadet yerlerimiz kütüphaneler,yayın evleridir...Kitaplığımızsa bizim seccademizdir...(EAB)

Tarihçi kaydeder ama romancı yaratır...
E.M Foster


EAB(Alef)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder